ŞEKER FABRİKASINI SATMA, GIDAYA NBŞ KATMA!
19.3.2018
Dünya şeker üretimi, tüketimi karşılayamıyor. 2015/2016 yıllarında 5 milyon ton olan açık, 2016/2017 yıllarında 6 milyon tona ulaştı. Açık artarak devam ediyor.
AB dünya pazarlarında baş gösteren şeker boşluğunu doldurmak üzere 1 Ekim 2017 tarihinden itibaren şeker kotalarını kaldırıp, şeker ihracatını 1,3 milyon tondan 2,5 milyon tona artıracağını beyan ederken, Türkiye şeker fabrikalarını özelleştirme yolunu seçti.
Ülkemizde 33 şeker fabrikası vardır; 25’i devlete (Türkşeker), 5’i Pankobirlik’e ve 3’ü de özel sektöre aittir. Pankobirlik ve özel sektöre ait 8 fabrikaya yaklaşık 1 milyon ton şeker üretim kotası tanınırken, Türkşeker’e ait 25 şeker fabrikasına tanınan kota ise yaklaşık 1 milyon 300 bin tondur. Türkşeker’e verilen kota gereği fabrikaları tam kapasite çalıştırılamamaktadır.
Türkşeker’in 2016 yılı faaliyet raporuna göre 4 fabrikası (Ağrı, Alpullu, Çarşamba, Susurluk) çalıştırılmamaktadır. Gerekçe yeterli şeker pancarı tedarik edilememesidir. Çalıştırılmayan bu fabrikalar üzerinden bilançoya yansıtılan devasa borç yükü ile Türkşeker 76 milyon TL zarar etmiş gösterilmektedir. Bu noktada fabrikaların zararında esas sorumlunun tarım politikaları olduğu görülmektedir.
IMF ve Dünya Bankası tarafından dayatılan liberal politikaların uygulanması sonucu 2005 yılından günümüze çiftçimiz 32 milyon dönüm tarım arazisini ekmekten vazgeçmiştir. Bu alan Belçika’nın toplam yüzölçümünden daha büyük bir alan olup, sadece son bir yılda çiftçi Zonguldak ilimizin yüzölçümüne eşit bir alanı ekmekten vazgeçmiştir.
Bu durum şeker pancarı üreten çiftçimize de aynen yansımıştır. Şeker Kanunu 2001 yılında çıkarılmış, 2002 yılından itibaren şeker şirketlerine üretim kotaları getirilmiş, şirketler kotaları oranında çiftçilerle şeker pancarı üretim sözleşmeleri yapmışlardır. Çiftçimiz 1998 yılında 22 milyon ton şeker pancarı üretmişken kanun sonrasında bu miktar 12,4 milyon tona kadar gerilemiştir. Bu kapsamda 2002 yılında Türkşeker için şeker pancarı üreten çiftçi sayısı 386 binden 68 bine gerilemiştir.
Türkşeker’e şeker pancarı üreten çiftçi sayısının azalmasına paralel olarak fabrikalarda çalışan memur işçi sayısı da 2001 yılında 19 binden 2016 yılında 8 bine gerilemiştir.
Bu tespitler ışığında yapılması gereken, tarım politikaları çerçevesinde çiftçiyi şeker pancarı üretimine yönlendirmek olması gerekirken, 2018 yılı tarımsal desteklemeleri içerisinde şeker pancarı, diğer yıllarda olduğu gibi yine yer almamaktadır.
Hammadde yetersizliği nedeniyle çalıştırılmayan 4 fabrika ile birlikte 25 fabrikanın, şeker enstitüsünün 3,7 milyon TL’lik borcu ile birlikte 32 milyon TL zarar ettiği görülmektedir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın da pek çok enstitüsü bulunmakta olup, kamu hizmeti veren bu kurumun faaliyet raporlarında kar ya da zarar durumları değil yapılan işler sunulmaktadır. Aynı şekilde kamu hizmeti veren şeker enstitüsü Türkşeker’in faaliyet raporlarına yaptığı işlerle değil, zarar etmesi ile girmektedir.
Diğer önemli bir nokta da çalıştırılmayan 4 fabrikayı hesabın dışında bıraktığımızda kalan 21 fabrikanın şeker enstitüsü dahil 59 milyon TL kar ettiği görülmektedir.
Türkşeker fabrikalarının ve şeker enstitünün 32 milyon TL’lik zararına, yine bazı ilginç kalemlerin eklenmesi ile 2016 yılı faaliyet raporunda Türkşeker’in toplamda 76 milyon TL zarar ettiği belirtilmiştir. Bu zarar kalemleri içinde en ilginç olanı Türkşeker’in kendine ait kimi malları bedelsiz olarak Özelleştirme Yüksek Kurulu’na devretmesi karşılığında bilançosuna yazılan 31 milyon TL’lik zarardır.
Bu verilerden de anlaşılacağı üzere Türkşeker kendisine tahsis edilen şeker kotasının azlığı, tarım politikaları nedeniyle çiftçinin tarlasını terk etmesinden kaynaklı yeterli şeker pancarı bulamaması ve kağıt üzerinde eklenen zarar kalemleri ile zarar ettirilmektedir.
Türkşeker, yurt geneline yayılmış 25 fabrikası ile bir bütündür. Kimi fabrikaları kar ederken kimileri zarar etmektedir. Tek görevleri şeker üretmek değildir. Birçok fabrika bulundukları ilin tek sanayi tesisidir. İstihdam sağlamakta, çiftçiyi üretime teşvik etmekte, oluşturduğu hacimli yüklerle taşımacılık sektörüne iş alanı yaratmakta, şeker pancarı tarımı diğer ürünlere göre daha fazla istihdam sağlamaktadır.
Türkşeker fabrikaları birer birer ya da gruplar halinde satıldığında kar eden yaklaşık 10 tanesi satılacak diğerleri zarar yükleri nedeniyle ve satılamadıkları için kapatılacaktır. Bu durum mevcut fabrikaların şeker ihtiyacımızı karşılayamaması, doğan boşluğu nişasta bazlı şekerlerin (NBŞ) doldurması anlamına gelmektedir.
Sağlık Bakanlığı 12 Mart 2018 tarihi itibarı ile NBŞ’ler ile ilgili bir basın duyurusu yayınlamıştır. Açıklamada özetle NBŞ’nin insülin direnci oluşturduğu, kanda ürik asiti artırdığı, gut hastalığını tetileyebildiği ve var olanı şiddetlendirdiği, karaciğerde yağlanma, bozulma ve siroza yol açtığı, beynin iştah açıcı bölümünü uyardığı, tokluk hissi oluşturmadığından daha çok yeme alışkanlığına yol açtığı, obeziteye neden olduğu, bununla birlikte pek çok kanser türüne, şeker hastalığına, kalp damar hastalıklarına yol açabileceği belirtilmiştir.
Tüm bu nedenlerle Avrupa Gıda güvenliği Otoritesi, AB Parlamentosu ve AB Konseyi konuyla ilgili olarak gıda maddelerinde NBŞ kullanımının azaltılması ve diğer şeker formlarının tercih edilmesini belirtmektedir.
Şeker pancarı üretiminde ülkemiz kendine yeterliyken, NBŞ’nin hammaddesi mısırda yurt dışına bağımlıyız. Mısır ithalatımız 2017 yılında bir ilke imza atarak 2 milyon tonun üzerine çıkmış, 2018 yılının Ocak ayında, sadece bir aylık dönemde ithalat 404 bin ton olmuştur.
AB’de şeker pancarı üretimi olan tüm ülkeler şekerlerini pancardan üretmekte, pancar üretimi olmayıp mısır üretimi olan ülkelere NBŞ üretim kotaları tahsis edilmektedir. Bu kapsamda 14 AB ülkesi NBŞ üretimi yoktur. Pek çok ülke ise gıda dışı sektörlerde kullanmak üzere son derece düşük NBŞ üretimi yapmaktadır. AB’nin toplam şeker üretimi içerisinde NBŞ üretiminin payı %5’tir.
Ülkemiz gençliğinin sağlığını korumak açısından öncelikle şeker tüketiminin azaltılması konusunda halkımızda bilinç oluşturulmalıdır. Bunun yanında pancardan üretilen şeker tokluk hissi yarattığından NBŞ’ye göre bünyemize daha sınırlı alınmaktadır. NBŞ tokluk hissi oluşturmaması ve oda sıcaklığında sıvı halde bulunabilme özelliği nedeniyle özellikle çocukların yaygın olarak tükettiği çikolata, bisküvi, gofret, tatlılar, gazoz, meyve suyu, ketçap gibi içinde şeker yazan katı ve sıvı tüm işlenmiş sanayi gıdalarının içinde yer almakta ve almamız gerekenin çok üzerinde şeker vücudumuza girmektedir.
Sayılan ürün grupları dikkate alındığında Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı konunun tarafı olmalı, tüketici dernekleri, sendikalar, meslek odaları ve elini taşın altına koymak isteyen demokratik kitle örgütleri ile genelde şeker tüketimi, özelde ise NBŞ tüketiminin azaltılması bilincinin oluşturulması yönünde seferberlik başlatılmalıdır.
Sağlık ve güvenliğin korunması hakkı, evrensel tüketici haklarından biri olup, tüketicinin tehlikeli ve riskli mal ve hizmetlere karşı korunmasını, tüketiciye sunulan her türlü mal ve hizmetin yaşam ve sağlık açısından tüketicilere zarar vermeyecek kalite ve nitelikte olmasını ifade eder. Bu nedenle hükümetin tüketicinin sağlığını tehdit eden NBŞ ye karşı gerekli önlemleri alması sorumluluğu vardır.
Şeker Kanunu kapsamında NBŞ üretim kotası şeker üretimimizin %10’u oranında belirlenmiş ve Bakanlar Kurulu’na bu miktarı %50 artırma ve azaltma yetkisi verilmiştir. Bakanlar kurulu bu yetkisini, ülkemizin şekere ihtiyacı olup olmadığına bakmadan sürekli olarak NBŞ kotasını artırmadan yana kullanmıştır. Şeker fabrikalarımızın özelleştirilmesinin gündeme geldiği ve şiddetle tartışıldığı bir dönemde Şeker Kanunu’ndaki %10’luk kota TBMM’de verilen bir önerge ile %5’e çekilmiştir. Bu sevindirici gibi gözükmekle birlikte ülkemizde özellikle büyük firmaların NBŞ ithal etmeleri nedeniyle yeni belirlenen %5’lik kota halkımızın sağlığının korunması yönünde pek bir şey ifade etmemektedir.
Sosyal, kültürel ve ekonomik katkıları yanında işin sağlık yönü de düşünülerek Türkşeker’in fabrikaları özelleştirilmemeli, NBŞ üretimi ise gıda dışı sektörler için yeniden düzenlenmelidir.
Aziz KOÇAL
Ahmet ATALIK
Tüketiciyi Koruma Derneği (Tükoder)
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
Genel Başkanı
İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı