SONHABER GAZETESİ: ESKİŞEHİR'DEKİ DOĞA KIYIMI SADECE 0.8 GRAM UĞRUNA!-03 TEMMUZ 2025

TEMA Vakfı Kıdemli Savunuculuk Koordinatörü Onur Küçük, “Raporda tenor bilgisi çok enteresan. Bir tonda 0.8 gram altın. Bunu birinci ÇED raporunda, birinci İDK toplantısına gittiğimiz süreçte söylememişlerdi. Bir tondan 1 gram altın çıkmayacak, söylenen bu” dedi.
Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Selma Güder, TEMA Vakfı Kıdemli Savunuculuk Koordinatörü Onur Küçük, ES TV’de canlı yayınlanan Ekstra Gündem programında Sonhaber Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ayşegül Hümmet’in konuğu oldu. Programda Alpagut-Atalan’da Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır AŞ tarafından yapılmak istenen siyanürlü liç yönteminin kullanılacağı altın gümüş madeni projesinin Ankara’daki Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda Cuma günü gerçekleştirilecek olan ikinci İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısı ele alındı.
BU RPOJE BAŞLANGIÇ
Ortalama ÇED süreçlerine göre ikinci İDK toplantısının bir yıl sonra gerçekleşmesini beklediklerini fakat erken bir tarihin belirlendiğini belirten TEMA Vakfı Kıdemli Savunuculuk Koordinatörü Onur Küçük, “50 gün gibi bir sürede yeni rapor geldi ve birçok eksiklik var” dedi. Maden projesinin ölçeğinin büyük, kullanılacak kimyasalların fazla ve yöntemin vahşi olduğunu hatırlatan Küçük, “Biz zaten buna açık hava kimya faaliyeti diyorduk. Projenin ÇED süreci 2023 yılında başlatıldı, iki kez geri çekildi. Daha sonra 2024 yılında bugün üzerine konuştuğumuz ÇED süreci başlatıldı. 15 Ağustos 2024 tarihinde halkın katılım toplantısı yapıldı. Bizim için ‘yok hükmünde’ idi, ne yazık ki bakanlık tarafından ‘var hükmünde’ sayıldı. 9 Nisan tarihinde İDK toplantı yapıldı. Orada ÇED süreci durduruldu. Burada bizim yaklaşık 2 bin 500 futbol sahası büyüklüğünde ruhsat sahası var; buna yakın büyüklükte bir ruhsat sahası daha var fakat o şu an kamuoyundan gizleniyor diyebiliriz, çünkü etki değerlendirmesine o ruhsat sahasını almıyorlar. Bu ruhsat sahasının içinde madencilik faaliyeti yapılacak. Daha da önemlisi ÇED alanının dışında şirket maden arama faaliyetlerine devam edecek. Biz bu projenin başlangıç projesi olduğunu, kapasiteyi artıracağını öngörüyoruz. Bunu öngörmek için de delillerimiz vardı” ifadelerini kullandı.
EN AZ 10 YIL BOYUNCA SİYANÜR DAMLATILACAK
Projeye yönelik detaylı bilgi veren Küçük, “ÇED alanı dediğimiz alan ise 700 futbol sahası büyüklüğünde. Bu alan birebir faaliyetin gerçekleşeceği alan; etrafı tellerle çevrilecek olan, köylülerin, hayvanların o alana giremeyeceği; girmenin tehlikeli olduğu alan. Burada üniteler açılacak; bir açık ocağımız olacak yerin 500 metre derinliğine inilecek oradan malzeme çıkarılacak. Onun dışında çıkarılan malzemenin bir kısmı pasa depolama alanında biriktirilecek, bir kısmı siyanürlenmek üzere yığın liç alanına gidecek; bu tüm üç ünitenin alanı da 100 futbol sahasından büyük. Proje başlı başına alansal olarak çok büyük bir proje. Üretime geldiğiniz zaman bir yılda 12 milyon ton kayaç çıkartılacak. Bu 12 milyon tonun 6 milyonu pasa dedikleri bir kayaç, aslında bir nevi çöp. Bunu biriktirecekler. 6 çarpı 10; şirket 10 yıl faaliyet yapacağım diyor; 60 milyon ton pasa malzemesi biriktirilecek. Masum mu? Değil. Oradan da bir kimyasal kirlilik üretimi söz konusu olacak. Peki diğer 60 milyon tonluk içerisinde cevher diye tanımladıkları kayaç ne olacak? Yığın liç alanına serilecek. 10 yıl boyunca tabaka tabaka serilecek ve damla damla siyanür dağıtılacak. 10’uncu yılda da birinci yılda serilen o tabakaya siyanür damlatılmaya devam edilecek. Bu üretim olarak da çok büyük bir üretim. Bir yılda 12 milyon ton kayacın çıkartılması için faaliyette 25 tonluk kamyonlar çalışacaksa eğer bir yılda 480 bin kamyon hareketliliği olacak. Şirket diyor ki ‘ben 365 gün 7/24 çalışacağım’ o zaman bir günde 1100’den fazla kamyonun hareket etmesi söz konusu. Binlerce ton kimyasal tüketilecek. Su tüketilecek. Kuraklık yaşadığımız bu dönemde bir yılda 9.4 milyon ton su tüketilecek. Eskişehir’in tükettiği içme ve kullanma suyu sanırım 60-70 milyon ton civarında. Bir tane proje 9 milyon ton su tüketecek. Peki ÇED raporuna baktık 9 Nisan’dan, suyu nereden kullanacak? Sakarya Nehrinden çekebilirim, yeraltından alabilirim, Tarpak’tan alabilirim diyor. Suyu nereden kullanacağına dair net bir bilgi yok ÇED raporunda” dedi.
ÇED ALANINDAKİ ÇALIŞMA SAKARYA HAVZASINI ETKİLER
Bir santimetre toprağın 100 ile bin yılda, 40-50 santimetrelik verimli bir toprak tabakasının 25-30 milyon yılda oluştuğunu hatırlatan Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Selma Güder, “Eskişehir Türkiye’deki tarım topraklarının yüzde 33’ünü oluşturuyor ve bu yüzde 33’le Türkiye’de 8’inci sırada tarım arazilerinde. Mihalgazi ilçemizde de özellikle hep söylüyorum yaprağı yenen yeşil sebzeler, roka ve tere Türkiye’de birinci sırada. Roka yüzde 73,3’le birinci ardından tere, semizotu, taze soğan, maydanoz ve dere otu geliyor. Bunlar dışında, domatesin o bölgede bin 700 üretimi, patlıcanın üretimi 540 ton, taze fasulye 105 ve bakla da 4 buçuk tonla orada bir rezerve sahip. Ve bunlar bir yıl içerisinde 10 kez biçiliyor, Bayrampaşa ve Ankara hallerine gönderiliyor. Türkiye’nin üçüncü büyük nehri Sakarya’da buradan geçiyor. Böyle bir coğrafyada, böyle verimli topraklarda maden arayışı nedendir? O coğrafyada ayrıca hayvansal üretim de var; ipekböceği ve arıcılık da var. Bu arada arıcılık 3290 sayfalık yeni ÇED başvuru dosyasında yok. Ki arılar, polinasyon (tozlaşma) yani tozlaşma açısından en önemli hayvanlar. Arılar olmazsa bu ürünlerin hiçbiri olmaz. Orada patlatmalar olursa toz, duman her yere karışacak. Geçen haftalarda ülkemiz genelinde 150’ye yakın yangınlar çıktı. Yakınımızda da yangın çıktı; Bilecik’te, sıçrayabilirdi İnhisar’a ve oradan gelebilirdi bulunduğumuz coğrafyaya. Oradaki o hava, toz bulutu, duman Eskişehir’e kadar geldi. İnsanlar bunu çok iyi yaşadı. Demek ki oralarda çıkan yangın bizi de etkileyebiliyormuş. Raporda iklimle ilgili şöyle bir ifade var: ‘Planlanan proje faaliyetleri, ÇED alanı içerisindeki 509 hektarda, bölgesel coğrafyaya kıyasla küçük olup etkileyecek büyüklükte değildir.’ O kadar teknik insanın olduğu, bu defa ziraat mühendisi de koymuşlar Ege Üniversitesi’nden Nedim Çetinkaya diye, hatırlıyorum adını. Çevre mühendisi beş tane koymuşlar. Böyle bir ifadeyi ikinci hazırlanan ÇED raporuna ben yakıştıramadım. Mihalgazi ilçesi 130.8 kilometrekare yüzölçümü olan bir ilçe ve o ilçedeki üretimin biz ne kadar önemli olduğunu konuştuk. Böyle bir cümle kabul edilemez. Alan küçük ama etkisi çok yüksek olmayacak. Enteresan. Ankara, Bursa, Bilecik, Sakarya, Kocaeli, Bolu, Konya, Kütahya, Afyon gibi illerimizi içeren büyük bir havza. Ve bu havzalarla ilgili Türkiye’de koruma planlarımız var. Sakarya Havzası o kadar önemli ki suyu direkt tarımda kullanılıyor. En büyük il sınırında olan iller de bu saydıklarım. Sakarya Havzası yılda 5 veya 6 milyar metreküp su taşıyor. Bu su tamamen zarar görecek. Suyun içindeki canlılar ve tarım da zarar görecek. Yeraltı sularını kullanacağız diyorlar. En hassas olanlar yeraltı sularıdır ve kuruduktan sonra geri dönüşü yok. Yeraltı sularımız ülkemiz için de dünya için de çok kritik. Şu anda Alpu, Beylikova, Çifteler, Mihalıççık, Mahmudiye ve Sivrihisar’da su kısıtı var. Bunu bilen yetkililer de var şehrimizde. Konya’dan sonra en fazla su kısıtı olan il biziz” ifadelerini kullandı.
YAMALI ŞEKİLDE ONAY ALMASIN
4 Temmuz Cuma günü yapılacak olan ikinci İDK toplantısında görüşülmesi beklenen yenilenen ÇED Raporu hakkında konuşan TEMA Vakfı’ndan Küçük, “Biz bir önceki İDK ve bu İDK’da tecrübe ettiğimiz üzere tespitlerimizle bu süreci yamalı bir şekilde onay almasına hizmet etmek istemiyoruz. Buradaki konuların bir kısmını bakanlığımızın da tespit ettiğini inanıyoruz. Talebimiz çok net: ÇED süreci sonlandırılmalı ve bu bölgede bu proje mevzu bahis bile olmamalı” açıklamasında bulundu. ÇED Raporunda yer alan bilgilere göre şirketin çıkarmayı beyan ettiği cevher hakkında açıklama yapan Küçük, “Raporda tenör bilgisi çok enteresan. Bir tonda 0.8 gram altın. Bunu birinci ÇED raporunda, birinci İDK toplantısına gittiğimiz süreçte söylememişlerdi. Dosyada bu bilginin de olması gerektiğini ifade etmiştik. Şimdi 0.8 gramı koymuşlar. Oradaki tenörü belirlemek için sizin çok ciddi sondajlar, modellemeler yapmanız gerekmektedir. Bir tondan 1 gram altın çıkmayacak, söylenen bu. 9 Nisan’da İDK toplantısı yapıldı revize rapor 2 Haziran’da sunuldu. 50 günlük bir süreç var. 50 günlük süreçte bu jeoteknik sondajlar yapıldı mı? Bilmiyoruz. Neye göre bunu söylüyorsun; biliyor muydun, bilmiyor muydun? O Yüzden biz bu ÇED raporundan tabi ki tatmin olmuyoruz. Bitki tür sayıları değişmiş. Endemik türler artmış ama hiç sahada biyolojik çeşitlilik çalışmaları yapılmadan. İki rapor arasındaki çelişkiye bakın. Bölgedeki afetleri koymuşlar ama orman yangınını koymamışlar. Diğer afetlere göre de risk eylem planları, etki değerlendirmeleri söz konusu değil. Nüfus ve hayvancılık verileri güncellenmiş. 2023 vardı, 2024 verileri var. Niye var? Koyuyorsanız etkiyi değerlendirmeniz lazım” diye konuştu.
SU KULLANIMINDA BÜYÜK DEĞİŞİKLİK
Su kullanımı hakkında ciddi soru işaretleri olduğuna dikkat çeken Küçük, “Raporun en kabul edilemeyecek noktası su noktası. Bir önceki raporda yılda 9.4 milyon ton su tüketeceğini söylüyordu. Aslında bunu şu aşamada diyor ben sistemimi dengeye soktuğum zaman bu miktarı kullanacağım diyor ve kabul edilemeyecek bir miktar. Ama sürecin en başında daha fazla suyu tüketecekti. Birinci ÇED raporunda şirketin söylediği bir yılda 9.4 milyon ton, şimdi suyu 760 bin 332 ton su kullanacağım diyor. 50 günde ne değişti? 9.4 milyon tondan 760 bin 332 tona yani 12’de birine su kullanımını indirmiş. Proses aynı, işlem aynı. Nasıl olabiliyor bu? Diyorlar ki kuyulardan su çekeceğiz. Hangi kuyulardan? Bilmiyoruz, teknik çalışma yok. Raporda ‘Bununla birlikte yığın liçi alanına doğrudan düşecek yağışın söz konusu su ihtiyacını karşılamasında katkısı önemli olacaktır’ deniliyor. Yağışlardan gelecek olan sudan medet umuluyor. Böyle bir teknik çalışma olabilir mi? Tüm bu tespitler de dahası ÇED sürecinin en başından itibaren teknik olarak yetersiz çelişkilerle dolu bir raporlama üzerinden gittiğini göstermekte ve biz çalışmalarımız üzerine bu ÇED sürecinin İDK aşamasında durdurulmasını talep edeceğiz” ifadelerini kullandı.
KAPLICALAR DA ZARAR GÖRECEK
Selma Güder, bölgede yaşanacak habitat parçalanmasının geri dönüşünün olmayacağını ifade ederek, şunları söyledi: “Mihalgazi’ye yaklaşık 4 km uzaklıkta bir Sakarı Ilıcaları var. Orada havuzlar, sağlığa uygun bir termal tesis var. Bu rapor içerisinde süreç devam ederken 21 Şubat 2025 tarihinde Turizm İşletmeleri Şube Müdürlüğü, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bir resmi yazı yazıyor. Bu yazıda diyor ki; Kızılinler Termal Turizm Merkezi, Kütahya yolundaki birleştirmiş Mihalgazi-Sarıcakaya kısmındaki söz konusu taşınmazların 2634 sayılı turizm ve teşvik kanunu kapsamında alan içinde yer almadığı tespit edilmiş -ÇED alanı için konuşuyor- ve sakınca oluşmadığı… Alan içinde yer almıyor ama sakınca oluşmadığını sizlere bırakıyorum. Yapılacak toplantıya da, bununla ilgili toplantı yapacaklarmış, ‘katılım sağlamıyoruz’ diyorlar. O bölgede yeraltı sularının, Sakarya Nehri’nden orada o maden açıldığı takdirde ılıcaların etkilenmemesi yeraltı suyundan imkansız. Bu resmi yazı da rapor içinde mevcut. O bölgedeki insanlar da bu madenden etkilenecek. Orada çalışan insanlar atalarından gördükleri gibi toprakla uğraşıyorlar, Atatürk’ün dediği gibi ‘milletin efendisi’. O milletin efendilerine biz bu şekilde bir yol izleterek zorlama yaparak, o kadar yıl çalıştıracağız sonrada işim bitti attım mı olacak.”
Haber: Ayşegül Hümmet
Haberin kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYIN