YENİ ANKARA GAZETESİ: TARIM SEKTÖRÜ KÜÇÜLÜYOR MU? TMMOB'DAN 2026 BÜTÇESİ VE YANLIŞ POLİTİKALAR HAKKINDA KRİTİK UYARILAR- 12 ARALIK 2025
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baki Remzi Suiçmez, Türkiye’de tarım ve hayvancılıkta yaşanan krizin nedeninin üretim yetersizliği değil, yıllardır sürdürülen rant odaklı politikalar olduğunu belirterek, “Asıl mesele üretimi dışlayan bu yanlış politikaların değiştirilmesidir.” dedi.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baki Remzi Suiçmez, TBMM’de görüşülen 2026 bütçesinin tarım ve hayvancılık üzerindeki etkilerini değerlendirerek, sektörün giderek ağırlaşan yapısal sorunlarına ilişkin Yeni Ankara’ya özel açıklamalarda bulundu.
“YANLIŞ POLİTİKALAR TARIMI ÇÖKÜŞE SÜRÜKLÜYOR”
2026 yılı bütçe görüşmelerinin tarım ve gıda sektörü için kritik bir dönemeç olduğunu söyleyen Suiçmez, “2025 yılında tarım sektörü, ilk çeyrekte yüzde 2, ikinci çeyrekte ise yüzde 3,5 oranında küçülmüştür. 2001 ekonomik krizinde yaşanan yüzde 10,4’lük küçülmenin ardından üçüncü sektörde yüzde 12,7 oranında daralma görülmüştür. Tarım sektöründe küçülme varsa, bunun nedenlerinin araştırılması ve somut önlemlerle tarımın desteklenmesi; çiftçinin ayakta kalması ve üretime devam etmesi zorunluluktur. Yıllardır oda olarak tarımın sorunlarının yapısal olduğunu, yanlış ekonomi politikalarının ve yanlış tarım politikalarının uygulandığını, ithalata bağımlılığın arttığını söylüyorduk. Ne yazık ki bugün bu yanlışların sonuçlarını yaşamaktayız.” ifadelerini kullandı.
“BUGÜNKÜ GIDA KRİZİ YILLARDIR BİRİKEN SORUNLARIN SONUCU”

Suiçmez, Türkiye’nin gıda enflasyonunda dünyanın en üst sıralarına çıkmasının tesadüf olmadığını dile getirerek, sözlerini şu şekilde devam ettirdi:
“Gıda enflasyonunda Avrupa’da ve dünyada ilk sıralarda yer alıyorsak; tarımsal girdi fiyat endeksi son açıklanan TÜİK rakamlarına göre yüzde 30’un üzerindeyse; tarımsal üretici fiyatları yüzde 45’in üstündeyse; üretim maliyetleri bu kadar yüksekken ve üstüne olağanüstü bir yılı geride bırakmışken gerek zirai don, kuraklık, hayvancılıkta şap hastalığı nedeniyle bu sorunlara yönelik ne gibi önlemler alındığını tartışmamız gerekiyor. Kuraklığa yönelik ciddi önlemler alınmamıştır. Özellikle buğday, arpa ve mercimekte birçok ilde çok ciddi verim kayıpları yaşanmıştır. Yıllardır bize getirilen sorunlar; yüksek maliyetler, artan girdi fiyatları, düşük alım fiyatları ve buna rağmen ithalat bağımlılığının devam ettirilmesidir. Meyvecilikte kayısı, fındık, kiraz ve elma başta olmak üzere neredeyse tüm ürünlerde ciddi sorunlar yaşanmış; rekolte düşmüş ve bu durum önümüzdeki yılları da olumsuz etkileyecek bir tablo oluşturmuştur."
Tarımda yaşanan sorunların temelinde üretim eksikliğinin değil, yıllardır sürdürülen rant odaklı politik tercihlerin bulunduğuna işaret eden Suiçmez, “Kuraklık, zirai don ve enflasyonun nedeninin bunlar olduğu ifade edildi. Tarım ve Orman Bakanı da sektördeki küçülmeyi kuraklık ve dona bağladı. Oysa biz, tarımda yaşanan sorunların temelinde ekonomi politikalarındaki tercihler olduğunu; üretim yerine rantı, üretici yerine sermayeyi önceleyen ve üretimi dışlayan politikaların bulunduğunu söylüyoruz. Tarımdaki sorunlar, desteklerden girdi maliyetlerine, alım fiyatlarından tedarik zincirine, ihracattan düşük tüketici gelirine kadar yapısal niteliktedir. Bu tespitleri yapmaya da devam ediyoruz.” diye aktardı.
“772 MİLYAR LİRA OLMASI GEREKEN ÖDENEK 168 MİLYARDA KALDI”
Suiçmez, tarımsal ödemelerde verilen desteklerin yetersiz olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Tarsim ve ÇKS’de kayıtlı olmayan üreticilere yönelik bazı ödemeler yapılmış olsa da meyve üreticisi yeterli desteği alamamıştır. Tarım Kanunu’nun birinci maddesi gereği, tarımsal desteklerin milli gelirin en az yüzde biri olması gerekirken, Meclis’e sunulan 2026 yılı bütçesinde enflasyonun yüzde 30’ların üzerinde olduğu bir ortamda destek bütçesi yalnızca yüzde 24 artışla 168 milyar lira olarak planlanmıştır. Oysa milli gelirin yüzde biri hesaplandığında bu rakamın 772 milyar lira düzeyinde olması gerekirdi. Destekler hâlâ yetersizdir ve çoğu zaman bir yıl gecikmeli ödenmektedir. Alım fiyatlarının tarlada baskılandığı, sözleşmeli üretimde çiftçinin sürekli kaybettiği bir dönemde; bitkisel üretimde temel ürünlerde olduğu gibi hayvancılıkta da dışa bağımlı uygulamalar sürmektedir. Üç yıllık yol haritası açıklanmasına ve ‘dışarıdan canlı hayvan veya et ithal edilmeyecek’ denilmesine rağmen, 2025’te olduğu gibi 2026’da da maalesef dışa bağımlılık devam etmektedir.”
“65 YIL SONRA İLK KEZ: 81 İLDE HAYVAN PAZARLARI KAPATILDI”

Türkiye’de yaşanan şap hastalığı konusuna da değinen Suiçmez, “Eğer bir ülkede 65 yıl sonra ilk kez 81 ilde hayvan pazarları kapatılıyorsa, herkesin pandemiyi konuştuğu gibi hayvancılıkta şap hastalığını konuşması; gerekli önlemlerin hızla alınması ve sorunun çözüme kavuşturulması gerekir. Tarım ve Orman Bakanlığı, 81 ilde yüzde 85 aşılama yapıldığını ve hayvan pazarlarının kademeli olarak açıldığını açıklamış; ancak açılan pazarlar yeniden kapatılmıştır. Aralık ayının başı itibarıyla Bolu’dan Muğla’ya, Kütahya’dan Uşak’a kadar birçok ilde şap hastalığının etkileri ve karantina uygulamaları yeniden gündeme gelmiştir. Bakanlığın ‘Yüzde 92 aşılama yapıldı, sorun çözüldü’ açıklamalarına rağmen bu sorunun neden çözülemediği anlaşılmamaktadır. Tarım kamu yönetimi; güven, bilimsel yaklaşım ve zamanında müdahale gerektirir. Ülkemizde ithalata bağımlılığın, yurt dışından gelen canlı hayvanların ve kaçak hayvan hareketlerinin etkisi büyüktür. Bir ilde ilk kez hayvan pazarları kapatılıyorsa çözüm bellidir: Karantina uygulanmalı, hayvan hareketleri kısıtlanmalı, hastalığın farklı tiplerine göre yeni aşılar kullanılmalı, aşılama oranı en az yüzde 85’in üzerine çıkarılmalı ve biyogüvenlik önlemleri sıkı şekilde uygulanmalıdır. Sınır kontrolleri güçlendirilerek hayvan pazarları kontrollü biçimde açılmalı; kaçak kesimlere kesinlikle izin verilmemelidir.” ifadelerine yer verdi.
“HAYVANCILIK DIŞA BAĞIMLILIK KISKACINDA”
Suiçmez, Türkiye’de hayvancılığın ciddi bir kırılganlık döneminden geçtiğine vurgu yaparak, şöyle devam etti:
“Dışa bağımlılığın, çiğ süt referans fiyatlarındaki baskılanmanın, kesilen hayvan sayısındaki artışın ve hayvan varlığındaki azalmanın yaşandığı bir ortamda hayvancılık ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Bugün şap hastalığı nedeniyle ülkede ne kadar hayvanın yok olduğu ve bunun maliyetinin ne olduğu hakkında herhangi bir açıklama yapılmaması bizi şaşırtmaktadır. Önceki Tarım Bakanlarından Mehdi Eker’in kurduğu bir derneğin raporuna göre, şap hastalığının ülkemize yıllık maliyeti 4,1 milyar dolar, yani yaklaşık 162 milyar liradır. Bu rakam, 2026’da verilecek toplam tarımsal destek bütçesine neredeyse eşittir.”
Tarım ve hayvancılık alanında yaşanan sorunların çözümsüz olmadığını belirten Suiçmez, “Çözüm var. Uygulanan ekonomi ve tarım politikalarının değiştirilmesi, şap hastalığı dahil olmak üzere tüm sorunlara zamanında müdahale eden liyakatli bir kamu yönetiminin oluşturulması ve üreticinin de tüketicinin de hakkını koruyan, demokratik tepkilerin ifade edilebildiği bir toplumsal yapının güçlendirilmesiyle mümkündür. Zor günler bizi beklese de umutsuz değiliz; çünkü çözüm, yanlış politikaların değiştirilmesindedir.” dedi.
Muhabir: Büşra SAĞLAM

