ZEYTİNLİKLERİMİZİN VE TARIM ALANLARIMIZIN TALANA AÇILMASINI KABUL ETMİYORUZ!!! ÖLMEZ AĞACIMIZI RANTA TESLİM ETMEYECEĞİZ…

ZEYTİNLİKLERİMİZİN VE TARIM ALANLARIMIZIN TALANA AÇILMASINI KABUL ETMİYORUZ!!! ÖLMEZ AĞACIMIZI RANTA TESLİM ETMEYECEĞİZ…
İZMİR
24.06.2025
 
ZEYTİNLİKLERİMİZİN VE TARIM ALANLARIMIZIN TALANA AÇILMASINI KABUL ETMİYORUZ!!!
ÖLMEZ AĞACIMIZI RANTA TESLİM ETMEYECEĞİZ…

Enerji ve Maden alanlarına yönelik düzenlemeler içeren kanun teklifi ülkemizin gıda krizi yaşadığı bir dönemde tarım alanlarımız ve tarımsal üretimimiz için bir tehdittir. Yapılmak istenen düzenlemeler maalesef 3573 Sayılı Zeytinciliğini Islahı ve Yabanilerinin Aşılanması Hakkındaki Kanunu’nu delme çabalarıdır. Ayrıca 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa da aykırıdır. Anayasamızın 44, 45 ve 166. maddeleri tarımın, üreticinin ve tarımsal üretim alanlarının korunmasını anayasal güvence altına almakta ve devlete bu koruma için sorumluluk yüklemektedir.

Tarımsal üretimi desteklememiz gerekirken, zeytinliklerimiz maden ve enerji sermayedarlarına kurban edilmek isteniyor. Zeytinin ana vatanı olan Türkiye, binlerce yıllık bir üretim ve inanç kültürünün de kaynağı olan zeytin ağaçları ile mücadele eden ülke olarak tarihe geçiyor. Çevre ve maden kanunlarında yapılmak istenen değişikliler bundan böyle zeytinliklerimizin ranta ve talana açılması için dayanak olarak kullanılmaya çalışılacaktır. Türkiye 205 milyonluk zeytin ağacı sayısıyla İspanya, İtalya ve Yunanistan’dan sonra dördüncü sıradadır. Türkiye’nin toplam tarım alanının % 3 ünü zeytinlikler oluşturmaktadır. Zeytin iklim seçiciliği yüksek meyvedir. Bu nedenle sadece Akdeniz iklim kuşağında yetişmektedir. Yetiştirme alanı bu kadar sınırlı ve yüzlerce yıl ürün verebilen, kutsal, bilge, barış sembolü, sağlık iksiri ölmez ağaç Zeytin ranta kurban edilemez. Türkiye’de zeytin ve zeytinyağı tüketimi hızla artarken 500.000 zeytin üreticisi ailenin işsizler ordusuna katılması kabul edilemez. 

Kanun değişiklikleri ile ÇED süreçleri baypas edilmeye çalışılmaktadır. Stratejik veya kritik madenler kavramının arkasına sığınılarak zeytinlik alanlar tarım dışına çıkarılmaya çalışılmaktadır. Tehdit altında olan sadece zeytinciliğimiz değil tüm tarım alanlarımızdır. Tabii ki ülkemizin enerji ihtiyacının karşılanmasına, madenlerin çıkartılmasına karşı değiliz. Ancak yasa değişiklikleri geniş madencilik faaliyetlerini kapsamaktadır. "Tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda" maddesi sınırlayıcı bir ifade içermemektedir. Diğer taraftan “Madencilik faaliyeti yürütecek kişinin faaliyetlerin bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini taahhüt etmesi, mümkünse zeytin sahasının taşınması, mümkün olmadığı durumlarda eşdeğer büyüklükte zeytin bahçesi tesis edeceğini taahhüt etmesi" doğa ve tarım alanı tahribatını düzeltecek bir önlem değildir. Zeytinlik bir taşınmaz tarım arazisi vasfıdır. Üzerindeki zeytin ağaçlarının taşınarak vasfının değiştirilmesi normal karşılanabilecek bir durum değildir. Bu bilimsel olarak ta kabul edilemez bir zorlamadır. Böyle bir faaliyet çevresindeki zeytinliklerin ve tarım alanlarının bütünlüğünün bozulması ve zarar görmesine sebep olacaktır. 

Ege ve Akdeniz bölgelerimizde doğal bitki örtüsü olarak çoğunlukla eğimli arazilerde yayılım gösteren zeytinlik alanlar bu bölgelerde madencilik faaliyetleri sonucu oluşacak doğa tahribatları ile erozyon, yüzey akış ve yer altı sularındaki değişimler ile tarımsal ve içme sularını etkileneceği kesindir. Bu kapsamda maden ruhsat sahalarının bir birine yakınlığı ve geniş alanlar kaplaması nedeniyle kümülatif etki de göz ardı edilmemelidir. Yasa değişiklikleri stratejik veya kritik madenler bahanesi, ÇED, Toprak Koruma Kurulu, Kurum görüşleri ve idari yargı süreçlerini baypas etme, uzatma oldu-bitti ye getirme çabalarıdır. Zeytinliklerin ve tarım alanlarının tahribatına yol açacak bu kanun değişikliklerinde KAMU YARARI olamaz. 

Uzun zamandır süre gelen çabaların devamı olarak gördüğümüz bu torba yasa teklifi zeytin alanlarını sermayeye peşkeş çekerek tarım alanları ve tarımsal üretime zarar verecektir. Ülkemizde enerji ve madencilik yatırımları elbette olmalıdır. Ancak bunu yaparken doğaya saygılı olmalı ve sürdürülebilirliğe önem verilmelidir. Aksi takdirde yapılan yanlışların bedellerini çocuklarımız ve gelecek nesiller doğa felaketleri ile acı bir şekilde ödemek zorunda kalacaklardır. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak meslektaşlarımız, dost örgütler, üreticilerimiz, tüketicilerimiz ve tüm halkımızla birlikte zeytinimize, tarım alanlarımıza ve yaşama sahip çıkmaya davet ediyoruz. 

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

Okunma Sayısı: 15
Fotoğraf Galerisi